yüzme bilmediğim halde
boyumu aşan bir derinlikte
karadenizin yükselen dalgalarına rağmen
sadece ona sarılmaktı güven
ve her halükarda oradan sağ salim çıkacağımı bilmekti.
şimdilerdeyse az bulabildiğim çoğu kez yitirdiğim bu duyguyu
beyhude bir çabayla başka insanlarda arayıp,
bulamayınca da yalnızlık diye afillendirmekti belki de.
belki de yanlış bir denizde,
yanlış kişilere sarılıyor olmaktı sorun.
sorun belki de bendim hala.
çünkü ben bu yaşıma rağmen hala yüzmeyi bilmiyordum.
ve bu yüzden alışamamışım bir türlü yükselen dalgalara...
alışamadığım yükselen dalgaların yanı sıra
dokunamadığım uzaklıklardaki dubalarsa
aşmamam gereken engellerdi,
hayatımın sarı çizgileriydi,
ben başka denizler görmek isterken
ve onlardan ötesi yoktu bana.
oysa onlardan olmak, öteki olmak o kadar yakındı ki bana.
şimdiyse kulaç atmayı becermiş gibiydim
yalnız kalmak zorunda olunca.
bedenime ahtapot misali doladığım kulaçlarımla
bazen batmayı, nefessiz kalabilmeyi
ve yüzebilmeyi öğreniyordum kendi denizimde...
Yorumlar
Yorum Gönder