Bu evimize taşınmadan evvel balkon özlemim malumdu, Tatvan'da iki balkon olmasına rağmen ikisinde de bir kere bile oturamamıştık. Ne yazık ki balkon kültürü orada yoktu. Kimse balkona çıkmadığı gibi, ufak bir iş için bile çıksan herkesin seni görebileceği bir konumu da olduğu için, balkona çıkamamıştık ne yazık ki.
Şimdiki evimizdeyse, hem balkon sefası yapabiliyoruz hem de güzel çiçeklerimize, salatalıklarımıza ve 1,5 ayda bir tane domates vermeyi başaran ve bir türlü kızarmayan, öte yandan küçücük boyuyla bir sürü cherry domates veren bitkilerimizle mutluyuz. (bkz: Şekil A)
Ben ki, çiçekten, bahçe işlerinden hiç haz etmez ve angarya iş olarak görürdüm. Demek ki tadını alana kadarmış. Artık onlarla konuşur, kuruyan yapraklarını temizler, sular, saksılarını değiştirir, toprağını yeniler oldum, annem gibi.
Hele o ilk salatalığımızı ısırmaya kıyamadım. Nasıl bir mucize, insan inanamıyor. Öyle cücük kadar olan, çiçeği burnunda bir şey, kocaman oluveriyor, bulduğu her ipe sarılıp büyümeye çalışıyor bir yandan da. Üstelik yaprakların arasına kamufle olarak, bizim onu sonradan fark etmemizi sağlıyor. Bir de baktıkça gözün gönlün açılması gibi bir durum da var, varlığı bile huzur veriyor bitkilerin.
Bir de şu mis kokulu ufaklık var fesleğen. Saksı yetmiyordu ben de pet şişeden saksı yapıp bir de kurdele sardım etrafına. Yakıştı da galiba kerataya:)
Hani diyorlar ya göğe,denize ve yeşile bakmak insana iyi gelir. Her ne kadar uğraştırıcı olsa da yeşil her zaman dinlendiriyor:) Enerjiniz bâki olsun.
YanıtlaSilTeşekkürler :) Hepimizin inşAllah
Sil