En heyecanlı yerinde yarım kalan filmler, dinlemeye doyamamışken biten şarkılar...
Hiç bitmesin dediğimiz, sanki o anda atmosferin en üst katmanında, tüm her şeyden uzakta en mutlu insan olduğunuzu düşündüğünüz, hissettiğimiz zamanlar...
Tüm olumsuzluklara nasılsa geçer, nasılsa birazdan eskisi gibi devam eder, nasılsa mutlulukla geçirdiğimiz dakikaların tekrarı başlar diye umduğumuz anlar...
O ümitle bekleyerek, yarım kalan, onsuz kalan hayatımızın s'onsuzlaşması. İçimizde bir yerlerde kalmış uktelerin yarattığı burukluğun bir şekilde silinebileceği düşüncesi...
Oysaki hiç silinmemesi, unutulmaması...
Eksildiğini yada sona doğru yaklaştığını düşünürken, tadının azaldığını sandığımız o kekremsi acının,
beklenmedik zamanlarda, beklenmedik anlarda tekrardan belirivermesi, ben gitmedim hep burdaydım, buradayım diye karşınıza dikilivermesi...
Kalbinizin tam ortasında yaktığını bildiğiniz halde orada durmasına izin verdiğiniz ateş...
Üstelik söndürebilecek iradeniz varken en başında, bile bile yakmasına, tüm bünyenizi sarmasına usul usul izin verişiniz...
Bir yandan aptallık bu derken, diğer yandan bu aptallığın sizi yakışını hiçbir şey yapmadan gülümseyerek mutlu olacağınızı ümit ederek seyretmeniz...
Bir tanımı olmalıydı tüm bunların.
Belki de milyarlarca...
Milyarlarca insanın yaptığı, milyarlarca tanıma uyan,
adıysa hep aynı olan...
O...
O hep aynıydı, her ne kadar girdiği bünyeye göre şekil değiştiren bir virüs gibi hareket etse de...
Hiç bitmesin dediğimiz, sanki o anda atmosferin en üst katmanında, tüm her şeyden uzakta en mutlu insan olduğunuzu düşündüğünüz, hissettiğimiz zamanlar...
Tüm olumsuzluklara nasılsa geçer, nasılsa birazdan eskisi gibi devam eder, nasılsa mutlulukla geçirdiğimiz dakikaların tekrarı başlar diye umduğumuz anlar...
O ümitle bekleyerek, yarım kalan, onsuz kalan hayatımızın s'onsuzlaşması. İçimizde bir yerlerde kalmış uktelerin yarattığı burukluğun bir şekilde silinebileceği düşüncesi...
Oysaki hiç silinmemesi, unutulmaması...
Eksildiğini yada sona doğru yaklaştığını düşünürken, tadının azaldığını sandığımız o kekremsi acının,
beklenmedik zamanlarda, beklenmedik anlarda tekrardan belirivermesi, ben gitmedim hep burdaydım, buradayım diye karşınıza dikilivermesi...
Kalbinizin tam ortasında yaktığını bildiğiniz halde orada durmasına izin verdiğiniz ateş...
Üstelik söndürebilecek iradeniz varken en başında, bile bile yakmasına, tüm bünyenizi sarmasına usul usul izin verişiniz...
Bir yandan aptallık bu derken, diğer yandan bu aptallığın sizi yakışını hiçbir şey yapmadan gülümseyerek mutlu olacağınızı ümit ederek seyretmeniz...
Bir tanımı olmalıydı tüm bunların.
Belki de milyarlarca...
Milyarlarca insanın yaptığı, milyarlarca tanıma uyan,
adıysa hep aynı olan...
O...
O hep aynıydı, her ne kadar girdiği bünyeye göre şekil değiştiren bir virüs gibi hareket etse de...
Yorumlar
Yorum Gönder