Hani radyoda bir şarkının giriş müziğini duyarsın.
Hoşuna gider,
tanıdık gelir, derken ritim tutmaya başlarsın.
Tam kendini vermişken müziğe bir işin çıkar, ayrılmak
zorunda kalırsın oradan kısa bir süreliğine.
Ya da yayında geçici bir süreliğine aksama olur,
frekanslarda bir sorun olur ama sonra çözülür de tekrardan çalmaya devam eder
hani.
İşte o geri döndüğündeyse aklında kalan ezgilerden devam
etmeyi umarsın sonra.
Bazen o kadar şanslısındır ki tam da devamına uygun bir
yerden eşlik edersin. Sanki senin için yazılmış bir beste gibi. Sanki o boşluğu
biliyormuş da, sen mahrum kalma diye geleceğin zamana kadar beklemiş gibi.
Bazense kaçırmış olursun.
Bir türlü tutmaz dilindekilerle çalınanlar. Sen ne kadar
devam ettirmek istesen de, hızlansan da, yetişemezsin. Üstelik bu sefer de o
tadını alamazsın. Geç kaldığını kabul edip, sessizce bitişini dinlemek gerekir
bazen, keyfin kaçsa da.
Bazense sen döndüğünde bambaşka bir şarkı almıştır onun
yerini.
Belki daha fazla etkilenebileceğin bir şarkı olur bu kimi
zaman.
Belki de hiç sevemeyeceğin.
Endişen olmasın yine de.
Senin şarkının da sırası gelecek elbet. Belki başka bir
istasyonda bulacaksın onu.
Sen duymak istediğin müddetçe, radyon açık oldukça, kulağın
hep güzel ezgilerle dolup taşacak.
Çünkü bu hissettiklerin sadece şarkının ahenginden ya da büyüsünden değildi
senin eşlik etmek istemenden, senin o kulaklara sahip olmandandı asıl.
İşte bu yüzden, sadece kulak ver o ezgilere…
Yorumlar
Yorum Gönder