O batarken, ben ona dokunabilmeyi düşledim. Ne kadar güzel olduğunu haykırırken üzerimden geçen kuşları bile imrendirebilmeyi...
Ve bu güzelliği avuçlarımda hissedebilmeyi...
Ve o batışı kalbimdeki hisle mukayese edebilmeyi...
Sahi o da yakar mıydı ellerimi? Uzaktan böyle göz kamaştırıcı bakarken, dokunduğumda acı verebilir miydi?
Her dokunuş, her batış acıtır mıydı? Ya da her doğuşta sahiden keramet var mıydı?
Neyse boşver kerameti. Niyetim o da değildi zaten. Ben sadece istiyordum.
Ona dokunamayacağımı bildiğim halde, çocuksu ve şiddetli bir istekle...
O batmadan en azından daha yakın olabilirim diye,
ayaklarımın kum içinde kalmasına aldırmadan, kumsalda koşuşum da bu yüzdendi.
Saçlarımın karışmasına aldırmayışım da.
Belki onun başka bir nedeni de vardı.
Aslında bu saçlarımın birbirlerine karışmış hallerine inceden inceye bir hüsnü teşbih vardi kafamda.
Onlar gibi karışabilmeye olan özlem belki de.
Ama bu rüzgarın esişini sevmezken karışmak tatmin eder miydi beni?
Ya da rüzgarın susuşunu yeğler miydim böyle bir karışmışlık için?
Adımlarımı daha da hızlandırdım, o batmaya hazırlanıyorken...
Nafile bir çabaydı benimkisi... Umutlu bir hekimin hissine kapılmış adımlarımla, batmak üzere olan güneşime, kalp masajı etkisi yapabilmeyi bekliyordum, hızla ve telaşla...
Sonra koşuşturmayı kestiğim halde ayaklarımla sürüklediğim o kumlara takılan telaş
bırakmıyordu beni.
Kumlar gidiyor, hızım duruyor, telaşımsa hep aynı kalıyor.
Üstelik tam da ona varabilmişken neyin telaşıydı bu?
En yakin noktadaydım. Ellerimin, ayaklarımın gidebildiği en yakın nokta.
Ama fark ettim de olmak istediğim yer burası değilmiş. Yakınlık bu demek değilmiş.
Tüm o koşuşturmalarım boşaymış. Ve meğer geriye kalan telaşım bu yüzdenmiş.
Orada olabildiğim nokta, kalbimdeki üç noktalarda da var olabileceğim manasına gelmezmiş...yetmezmiş...
Ben fark etmekte gecikmişken, o batışını hiç geciktirmeden gidiverdi. Sonra o ışıklarını da alıverdi benden.
Sanki kalbimin uydusu onsuz kalınca, aydınlatamayacaktı bir daha dünyamı...
Yağmur başladı.
onun gidişine ağıt yakarmış gibi sanki... Sonra seyrek aralıklarla atıştırdı... aklıma düştükçe, süzülen yaşlarım gibi...
Yağmur dindi.
Kalbimse, yağmuru hiç dinlemedi.
05.04.13
aysun duran
Yorumlar
Yorum Gönder