Haftasonu Hasankeyf'e gitmiştik. Gitmeden evvel eşim demişti -tabii yıllar evvelki bildiği haliyle-, kimi çok sever kimi ise hiç beğenmez Hasankeyf'i... Emin misin diye sordu. Ben de, ben severim, çok severim zaten tarihi mekanları diye eklemiştim. Zaten internetten fotoğraflarına baktığım zamanlardan beri çok merak ediyorum demiştim.
Batman merkezden yaklaşık bir 40 dk'lık mesafenin ardından vardık. Nereye gideceğimiz konusunda yönlendirici levhalar olmaması epey şaşırtmıştı beni. Neyse dedik sorarak buluruz. Rastgele bir yerlere vardık. Eşim eskiden kaleye çıktığını, bir sürü mağaraların olduğundan da bahsetti. Derken Ermeni Kilisesinin olduğu söylenen yere gittik.
Fakat gittiğimizde sanki özel mülkiyete girmiş gibi hissettik. O binlerce medeniyetin yaşadığı mağaralar önüne köpek bile bağlanmıştı gelen ziyaretçilerden bıkılmış olmalı ki. Doğru ya davetsiz misafirdik. Kapısı hatta penceresi ve hatta belediye tarafından kapısının önüne kadar parke taşı döşenen ve çöp konteyneri bile konulan bir yere ne diye ziyarete gelirdi bu yabancı insanlar?
Üzüldüm. Bu halde bakımsız, terk edilmiş bırakılmasına üzüldüm Hasankeyf'in. Ve elimden orayı bırakıp gitmekten başka bir şeyin gelemeyişinden...
Ilısu Barajının faaliyete geçmesi nedeniyle sular altında kalınacak bir yerle ne diye ilgilenselerdi değil mi?
Ne kötü verilen mücadelelerin karşılığının alınamamasının. Çünkü zamanında birçok stk Hasankeyf'e dikkat çekmeye çalışmış fakat ne yazık ki sonuç alınamamış.
Şimdiyse ölümünü bekleyen yaşlılar gibi Hasankeyf. Arada bir gelen yabancı misafirleri dışında, hayırsız evlatları tarafından terk edilmiş bilge bir ihtiyar gibi...
Keşke diyorum bizim ülkemizde değil de kıymetini bilebilecek başka ülkelerde olsaydı Hasankeyf.
Belki de kıymetinin bilindiği o zaman da, dünyadaki ilk yerleşim yerlerinden olan böyle bir tarihe sahip olabilmek için keşke derdik...
Batman merkezden yaklaşık bir 40 dk'lık mesafenin ardından vardık. Nereye gideceğimiz konusunda yönlendirici levhalar olmaması epey şaşırtmıştı beni. Neyse dedik sorarak buluruz. Rastgele bir yerlere vardık. Eşim eskiden kaleye çıktığını, bir sürü mağaraların olduğundan da bahsetti. Derken Ermeni Kilisesinin olduğu söylenen yere gittik.
Fakat gittiğimizde sanki özel mülkiyete girmiş gibi hissettik. O binlerce medeniyetin yaşadığı mağaralar önüne köpek bile bağlanmıştı gelen ziyaretçilerden bıkılmış olmalı ki. Doğru ya davetsiz misafirdik. Kapısı hatta penceresi ve hatta belediye tarafından kapısının önüne kadar parke taşı döşenen ve çöp konteyneri bile konulan bir yere ne diye ziyarete gelirdi bu yabancı insanlar?
Üzüldüm. Bu halde bakımsız, terk edilmiş bırakılmasına üzüldüm Hasankeyf'in. Ve elimden orayı bırakıp gitmekten başka bir şeyin gelemeyişinden...
Ilısu Barajının faaliyete geçmesi nedeniyle sular altında kalınacak bir yerle ne diye ilgilenselerdi değil mi?
Ne kötü verilen mücadelelerin karşılığının alınamamasının. Çünkü zamanında birçok stk Hasankeyf'e dikkat çekmeye çalışmış fakat ne yazık ki sonuç alınamamış.
Şimdiyse ölümünü bekleyen yaşlılar gibi Hasankeyf. Arada bir gelen yabancı misafirleri dışında, hayırsız evlatları tarafından terk edilmiş bilge bir ihtiyar gibi...
Keşke diyorum bizim ülkemizde değil de kıymetini bilebilecek başka ülkelerde olsaydı Hasankeyf.
Belki de kıymetinin bilindiği o zaman da, dünyadaki ilk yerleşim yerlerinden olan böyle bir tarihe sahip olabilmek için keşke derdik...
Merhaba Aysun Hanım,
YanıtlaSilBlogunuzdaki hemen hemen tum yazilari okudum ve cogu yerde ayni hisleri paylastim bende. Lutfen yazmayi ihmal etmeyin. Selamlar
Çok teşekkürler, dikkate alacağım. Size de selamlar
YanıtlaSil