Ana içeriğe atla

Tecrübe


"Simdiki aklim olsa o zaman oyle yapmazdim, o zaman oyle yapmasaydim simdiki aklim olmazdi." 

Bu soz cok sey ifade ediyor benim icin. Mesela gecenlerde youtube da "arka koltuk" isimli bir programin yayinlarina denk geldim. Turk isadamlariyla sohbet ediyorlar, gencler icin tavsiye istiyorlar, nasil oldu da sifirdan buralara gelindigine dair sorular yoneltiyorlar. Kimileri fabrikalarini gezdiriyor, kimileri 45 katli holding binasini.

Ve izlerken de aklima universite yillarimdaki halim geliyor aklima. Ilk yil, okulu sehri gordukten sonra ne yalan soyleyeyim beklentimin cok cok altindaydi fiziksel olarak. Imkanlar cok kisitliydi cunku bölümümüzün ilk mezunlari olacaktik. Herkeste bir hayiflanma hali, ben de ne kadar okulumu sevmesem de bir sekilde devam etmeye karar vermistim, yeniden  mi hazirlansam sorularimin yani sira. 

Kulupculuk etkinliklerinden, seminerlerden, baska baska illerdeki konferanslardan, fabrika gezilerinden etkilenmeye basladikca bolumumu bir o kadar daha cok sevmeye baslamistim, universitemi hala sevmememe ragmen.

Bu tur etkinlikleri o kadar cok onemsiyordum ki, cogu zaman dersleri ekip, onlara katilmaya calisiyordum.

Fabrika gezilerinde en merakli ben oluyordum, en cok soru soran, hazirlanarak gelen, fabrikayi dolastikca ici kipir kipir olan, acaba benim gozumden yapilacak bir iyileştirme olabilir mi diye gozlemlemem...

Hepsi benim icin son derece onem arzediyordu
Her bir gordugum fabrikada cok heyecanlaniyordum. Kafamdaki baretim, kulagimdaki kulakligim ve demir korumali ayakkabimla, tum gurultuye bazen kotu sartlara ragmen hicbiri zoruma gitmiyor aksine mutlu oluyordum.

Icimde o kadar cok, bir an evvel ise baslama tutkusu vardi ki. Ilk yildan gonullu olarak staja baslayabilir miyim diye arastiyordum fakat cogu yer zorunlu staj olmadikca sigorta parasini odemek istemedigi icin bu duruma sicak bakmiyorlar. 

Ben de ikinci siniftayken zorunlu uretim stajimin bitmesine yakin, ricada bulunmustum gonullu olarak bir sure daha calisma imkanim olabilir mi diye. Onlar da isi dolayli olarak sigorta meselesine baglayip, olumsuz yanit vermislerdi. Ben de, peki sigorta parami ben yatirsam da mi calismama firsat tanimazsiniz diye sordugumda, gulerek oyle bir durum olamaz demislerdi. 

Ne yalan soyleyeyim, cok kizmistim icimden. Ki hala da kizginim bu tarz insanlara. Etrafta stajini naylon olarak yapip, gelmemeyi tercih eden onlarca insan varken, gozumdeki isigi, hevesi goremeyip ya da umursamayip insanlarin sevkini kirmak kadar kotu birsey olamaz bu konuda.

Gerci bazi isverenler stajyeri ayakbagi olarak gorup, hem vakit hem nakit kaybetmemek icin de pek gönüllü staj durumuna sicak bakmiyorlar. 

Fakat yine de umudu kaybetmemek lazim. Birileri sizin gözlerinizdeki o ışığı muhakkak gorecektir. Cunku azimli ve istekli olmak herkeste bulunmuyor ne yazik ki, bu da sizi rakiplerinizin onune tasiyabiliyor.

Mesela bu merakli halimi farkedip, kimi fabrikalardaki muhendisler bazi konularda bilgi sahibi olabilmem, sorularima yanit bulabilmem icin usenmeyip kendi materyallerinden sayfalarca fotokopi cekip vermisti, kimi kartini vermis kimi gerekirse referans olabilecegini soylemisti.

Yani isin ozu birileri kiymet vermese bile, azminizi takdir edecek, sizi farkedecek insanlar elbet olacaktir. Yeter ki pes etmemek lazim. Bir de bu konulari abartmamak lazim. Hepsi kararindayken guzel cunku. Benim gibi dersleri boslayip sadece kisisel gelisime yatirim yapan bir insan, ileride baska baska yonlere yonelmek istesiginde akademik ortalama onem kazanabiliyor ve en onemlisi kisisel gelisim için mezun olduktan sonra da sansiniz olsa bile gpaniz icin ne yazik ki degistirebileceginiz bir durum olmuyor.

O yuzden ileride pismanlik duymamak için iki tarafada onem vererek ilerlemek, iki tarafi da boslamamak gerekiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Epey Zamandan Sonra

Ne kadar zaman olmuş blog'uma uğramayalı, Aslında hep aklımdaydı ama vakit ayıramadım, üşendim belki de bi'şeyler yazmak için.. Belki de özel kalsın diye paylaşmak istemedim bilemiyorum. Bahsetmeye bir yerden başlamak gerekirse, bir yıl öncesinde gerçekleşmesi, kısa vadede imkansız diye baktığım kararlar aldım. Öncesinde bir erkek arkadaşım bile olmamışken, bir yıl dolmadan, tanışıp evleniverdik Eşimle... Rabbim'e binlerce hamd olsun ki, bu kısa vadede nasıl çok özel biri olduğunu görebildim... Bana çok kıymet veren, her manada mutluluğumu, şahsi mutluluğundan önde tutan, şefkatle ve en önemlisi merhametle sevebilen biri... Rabbim ondan Razı Olsun İki Cihanda da. Hamd olsun, düğün dernek işleri derken bitiverdi hepsi.. Sonrasında balayı için Kaş' a uçtuk. Sakin, kalabalıktan uzak, çok şirin ve manzarasına hayran olduğumuz bir butik oteli tercih ettik. Antalya Havalimanına epey uzakta olması sebebiyle araba kiralamadan ulaşımın pek uygun olmayacağ

Nefsimin Cimri ve Bencil Tutkulari

Icimde bir sey var. Nasil tarif edebilecegimi bilmiyorum fakat dilim dondugunce anlatmak istiyorum bu duyguyu. Sanirim yazdikca ben de daha iyi anlamis olacagim. Bir zaman geliyor, elime hayir edebilmek icin bir firsat geciyor. (Allah kabul etsin maksadim kendimi iyi bir insan olarak gostermek degil. Bunun için vermiyorum bu ornegi. ) O hayri Allah nasip ederse gerceklestiriyorum fakat sonrasinda daha fazla sey yapmak adina olan dusuncelerimi bir yanim engelliyor. Ne yalan soyleyeyim, sanki icimdeki bir duygu "tamam, abartma, bu kadar yeter iste"  diye frenleyerek ve ustelik bu frenlemeye de hakli bahaneler bulmaya calisarak beni rahatlatmaya calisiyor. Ben de bu icimden coskun bir sekilde gelen iyilik yapma gudusu ve "tamam, abartma ya da boşver basina is alma" gibi duygular arasinda gidip geliyorum.  Itiraf etmem gerekirse sanirim icimde olan cimrilik bunlara engel oluyor. Sadece maddi anlamda degil. Manevi anlamda da cimri sayilabilecek biriyim denilebili

Çocuklar Ve Yaşlılar

İletişim halindeyken, kendimi en rahat hissettiğim, bir sonraki cümlemde nelerden bahsetsem, şunu desem yanlış anlar mı, bunu söylesem benim hakkımda başka bir fikre kapılır mı, konu nasıl ilerler, ne dersem de muhabbet döner gibi sorulara,kaygılara lüzum bulmadığım iki gurup insan oluyor hayatımda. Biri çocuklar, biri yaşlılar. Bıkmadan usanmadan, karşımdakinin niyetini anlamaya çalışmadan fütursuzca, konuşabildiğim, zamanın nasıl aktığını anlamadığım bu iki insan gurubunu çok seviyorum. Onlarla geçirdiğim zamanda konunun nasıl ilerlediğinin bile farkına varmıyorum. Genelde soru soran taraf ben ve çoğunlukla yanıt almaya çalışan taraf da ben olarak ilerliyor muhabbetlerimiz. Bu iki gurup da sorulara yanıt vermekten oldukça memnun oluyorlar nedense. Sanırım ilgilenildiklerini hissetmeleri, kendilerini de iyi hissettiriyor. Allah rahmet eylesin, babaannemle ve dedemle öyle konuşurduk ki. Kendi annesi olmasına rağmen Babama bile fenalık gelirdi bizim uzun muhabbetlerimizde

Oje

buz mavisi rengindeki ojemi fark ettim az evvel. uzun zamandır kullanmamaktan mütevellit arka köşelerde kalıvermiş. beğenerek almıştım halbuki. ama nedense sonradan bir tuhaf gelmeye başladı rengi. sıkıldığımı düşündüğüm, hatta niye almışım ki bu rengi diye söylendiğim anlar oldu. pişman oldum ve yalnız bıraktım onu. yine de atmaya kıyamadım, eski yaşanmışlıklarımızın hatırına. ondan vazgeçtiğimi sandığım zamanlarda, karşılaştığım farklı tonlardaki mavi ojelerimi alırken onu unutmaya başladığımı hatırlıyordum. şimdi de uzun zamandır sürmediğim tırnaklarıma yeniden sürmek istedim ojelerimi. hangisini sürsem derken, kenarda kıyıda kalan, az kullandıklarımdan süreyim de ziyan olmasın istedim. derken bizim buz mavisi takıldı gözüme. iyi dedim, kullanayım da bitsin. tırnaklarımın üzerine fırçayı ilk sürdüğüm ana kadar hala endişe vardı. ya beğenmezsem? aman canım siliveririm gider diye düşündüm. derken ilk katı sürmeyi bitirdim, hala bir memnuniyetsizlik ol

Hayırlı Eş...

Gecen is yerinde bir ogle yemeginde konusu acilmisti evliligimin. Simdiki yapilan evliliklere gore erken bir evlilik olarak goruluyor sanirim ki, merak ediliyor. En cok sorulansa, o kadar kisa surede birbirimize nasil guvenebildigimiz, sirrinin ne oldugu oluyor. Oysa kismetten baska cevap veremiyor insan. Cunku hakikaten Allah'in nasip etmesinden baska bir sey degil basimiza gelenler. O kadar kisa surede birbirimize isinabilmemiz, guvenebilmemiz, iliskimiz icin onlarca fedakarlik yapip ve bir onlarca kadar riski goze alip evlilige kadar gelebilmesinin ozel bir formulu falan yok. Fakat dusunuyorum da, yaklasik bir bucuk yil kadar evvelinde yasadigim karamsarliklar, korkular, belirsizlikler hepsi ne kadar da uzagimda kalmis dualarimin sayesinde. Ha illa bir formul bekleniyorsa, dua'dan baska bir secenek gelmiyor aklima. Ozellikle anne baba duasi... Onlarin dualarini aldigimin o kadar farkindayim ki, yasadigim cogu seyin yolunda gitmesinin, olmaz dedigim seyletin oluverm

Duvarlar

Sustu. Sonra da yazdı hep. Ergenlik dönemindeki buhranlarında da bu böyleydi, 9 yaşındayken günlüklerine başladığında da. 20'sine geldiğindeyse hala aynıydı... O zamanlar mahallede pek akranının olmayışı böyle yapmıştı belki de onu. Ya da aylak adamlığındandı.  Arada sırada yakınsa da, o bu durumdan memnundu ya da itiraf edemese de, memnun olduğuna kendisini ikna etmeye çalışıyordu. Karşılaştığı insanlar böyle yapmaya itmişti onu belki de. Belki de koyduğu bu duvarlarla, onların kendisine daha az zarar verebileceğini düşünüyordu. Kısmen haklıydı da. Artık insanlar tarafından daha az inciniyordu, söyledikleri yalanları, vaat ettikleri boş hayalleri daha az duyuyordu ve artık insanlar tarafından aldatılmıyordu ama duvarın arkasında tek   başınaydı . Bu tek başınalığın üstesinden gelebilmek için de, oyuncaklarına, kitaplarına, resimlerine ve günlüklerine veriyordu kendini. Tüm bunların da mutlu olmak için yeterli olmadığını o da anlıyordu. Üste

Kendinle Kalırsın

İzlemek için sonraya sakladığım filmlerdendi Forrest Gump. Ve bugün de ancak sıra gelebildi ona. Filmin bir sahnesinde, çözümleyemediği dertlerindenden sonra, içinden birdenbire gelen koşma isteğiyle dünyayı turlarken buluyordu kendini. Ben de sıkıntımın olduğu zamanlarda, birilerinden çok beni benim anlayacağımı düşündüğüm için hemen kendimle randevulaşırım. Bu randevularımda, kendimle muhakememi yaparken diğer insanları gözlemlemeyi de çok severim. Hasılı kelam, en iyi fırsat da tempolu yürüyüşlerim oluyor. Kalabalık caddelerden geçerken başka, tenha dar sokaklardan geçerken başka insanlar, başka başka düşünceler. Sonuysa hep aynı. Hep kendinle kalma'ya çıkan yollar... O caddelerden, o sokaklardan kimi zaman hüzünle, kimi zaman sevinçle, kimi zaman umutla da geçsek, hep kendimizle kalıyoruz. Umutlarımızı, hayallerimizi birileri üzerinde bırakmamak gerek. Bir gün onların da o başka insanlardan olabileceği ihtimalini unutmamak gerek. Ve onlar başka insanla

Deniz

yüzme bilmediğim halde boyumu aşan bir derinlikte karadenizin yükselen dalgalarına rağmen sadece ona sarılmaktı güven ve her halükarda oradan sağ salim çıkacağımı bilmekti. şimdilerdeyse az bulabildiğim çoğu kez yitirdiğim bu duyguyu beyhude bir çabayla başka insanlarda arayıp, bulamayınca da yalnızlık diye afillendirmekti belki de. belki de yanlış bir denizde, yanlış kişilere sarılıyor olmaktı sorun. sorun belki de bendim hala. çünkü ben bu yaşıma rağmen hala yüzmeyi bilmiyordum. ve bu yüzden alışamamışım bir türlü yükselen dalgalara... alışamadığım yükselen dalgaların yanı sıra dokunamadığım uzaklıklardaki dubalarsa aşmamam gereken engellerdi, hayatımın sarı çizgileriydi, ben başka denizler görmek isterken ve onlardan ötesi yoktu bana. oysa onlardan olmak, öteki olmak o kadar yakındı ki bana. şimdiyse kulaç atmayı becermiş gibiydim yalnız kalmak zorunda olunca. bedenime ahtapot misali doladığım kulaçlarımla bazen batmayı, nefessiz kal